Işıl Kapu'nun, "Primitif İzlerin Işığında" sergisini oluşturan heykeller, sanatçının arkeolojik kültür mirasının korunması ve bilginin aktarılması üzerine düşünmesi ile başlıyor. Sanatçı, Çatalhöyük'teki arkeolojik alandan çıkarılan Neolitik çağa ait figürinlerin yeniden yorumlanması ve sunulması üzerine odaklanıyor. Kapu, güncel üretim teknikleri ve malzemeler ile primitif objenin yüzey, kütle ve form elementlerinin nasıl farklı yorumlanabileceği üzerine eğiliyor. Işıl Kapu, eskizle çalıştığı arkaik beden soyutlamalarını dijital modellemeye aktarıyor, bir bakıma dijital kolajlar üretiyor ve son aşamada dijitalden nesneye dönüştürürken heykeli ölçeklendiriyor. Figürinlerin bedenlerini soyutladıkça, tekrar ettikçe, birbiri üzerine ekleyip çıkardıkça, arkaik heykel ve rölyeflerin yüzeyinde belirgin olan hareketliliği ve formu daha belirsiz hale getiriyor. Yaptığı büyük boyutlardaki rölyeflerde bedenin iç içe geçiş aşaması topografik bir hal alıyor. "Primitif İzlerin Işığında" sergisinde, Işıl Kapu, heykelin kendi işığını, formunu ve kütlesini en iyi vurgulayacak şekilde tek renkte, siyah, beyaz ve gri kullanarak heykeli resimsel olandan uzaklaştırıyor. Polyester ve beton malzeme ile gerçekleştirdiği heykellerde, mat ve parlak yüzeyler aracılığı ile Işıkla ilişki kuruyor. Sanatçı, bu sergiyle izleyici için tarih öncesi çağlara dair bir mekan hissi oluşturmayı hedefliyor. Sergide toprak altından çıkmış etkisi taşıyan büyük kütleler, eşit boyutlardaki çoklu rölyef sunumları, totemler ve müstakil heykeller ile ölçek ve malzeme açısından dinamik bir yerleştirme sunuluyor.